Hizmetlerimiz

Yeme Bozuklukları

YEME BOZUKLUKLARI

Ergenlerde özellikle de kızlar arasında hızla yayılan bir hastalık grubudur yeme bozuklukları. Anoreksiya Nevroza (topum içindeki sıklığı %0.7 ile %3.7 arasında) ve Bulumia Nevroza (topum içindeki sıklığı %1.1 ile %4.2 arasında) olarak iki grubu vardır.

Batı toplumlarının giderek artan derecede kilo kontrolü ve vücut dış görünüşüne önem vermeye başlamaları gençler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir.

Yeme bozukluğunun en belirgin özelliği kişinin yiyecekler ve kendi beden algısı ile ilgili çarpık düşüncelere sahip olmasıdır. Yeme bozukluğu olan kişiler sıklıkla yiyecekleri kendilerine göre sınıflandırır ve kilo aldırıcı özellikleri olduğunu düşündükleri yiyeceklerden başlayarak kaçınma (bu yiyecekleri yememe) davranışları geliştirirler. Zamanla yemekten kaçındıkları yiyeceklerin listesi artar ve kişi ciddi bir beslenme bozukluğu ile karşı karşıya kalır. Ağır zayıflık durumları, ciddi vitamin ve mineral eksikliklerine bağlı başka hastalıklar hatta kişinin kaybedilmesi ile sonuçlanabilecek ciddi tablolar ile karşılaşılabilir. Tüm bu dönemlerin içinden geçilirken yeme bozukluğu olan kişinin kendi bedenini halen aşırı kilolu olarak değerlendirmesi ise yeme bozukluğu tedavisinin psikiyatrik yönden en ciddi problemidir.

Bir başka tür yeme bozukluğunda ise kişilerin kendilerine son derece zengin menülerden oluşan ziyafet sofraları kurdukları, bir öğünde tencereler dolusu yemeği tükettikleri ancak sonrasında yaşadıkları yoğun suçluluk duyguları sonucunda kendilerini kusturarak kilo almaktan korundukları görülebilmektedir.

Bu hastalığın tanınmasındaki en önemli noktalar kişilerin giderek katılaşan ve bitmek bilmeyen diyet davranışları, yiyeceklerle aralarında garip ilişkiler kurmaları (çok küçük parçalara bölerek yeme, yiyecek saklama vb.) ve bilinçli bir şekilde kendilerinin uyarması sonucu ortaya çıkan kusma ataklarının varlığıdır.

Yeme bozukluğunun sıklığındaki artmanın en önemli nedenlerinden birinin de toplumda “sıfır beden” diye tanımlanan aşırı ince ve zayıf kişilerin güzel olarak tanımlanmaya başlamasıdır.

Yeme bozukluğu olan kişilerde sık görülen bir diğer durum da çocukluk dönemlerinde yaşadıkları çatışmalı anne çocuk ilişkisidir. Bu kişilerin annelerinin genellikle duygusal yönden çocuktan uzak oldukları, aşırı koruyucu kollayıcı ya da çocuğa karşı ilgisiz ve uzak davranışlar gösterdikleri sık görülmektedir. Psikanalitik kurama göre anne ile yaşanan bu çatışmalı ilişki önce anne memesine ve sonrasında da anne sütü yerine geçmiş olan tüm yiyeceklere ve yeme davranışına yansıtılmaktadır.

Sağlıklı bir beden ve zihin fonksiyonu için kişinin tüm besin türlerinden tüketmesi gerektiği, kilo alımının şu ya da bu tür (yağlı yada proteinli vb) besinlerinin tüketilmesinden kaynaklanmadığıdır. Kilo alımının kişinin aldığı toplam enerji miktarı ile harcadığı toplam enerji miktarı arasındaki dengesizlikten kaynaklandığı bilinmelidir.

Şimdi yeme bozukluğu türlerine kısaca göz atalım.

 

ANOREKSİYA NEVROZA

Vücut yapısında ağır bir bozuklukla karakterize, zayıf olma adına sıklıkla ölesiye açlık sınırına getiren bir durumdur. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanır. Gençlik döneminde başlaması ve kadınlık imajı ile kişinin çatışması söz konusudur. Kişiler kendileri için gerekli olan sağlıklı en alt kiloda bile olmamakta ısrarlıdırlar. Üst üste üç adet döneminin zayıflık nedeni ile adet görmeden geçirilmiş olması tanı sırasında sıklıkla görülen bir başka durumdur.

Kısıtlayıcı tipte kişi besin alımını kısıtlayarak zayıflarken, tıkınırcasına yiyen boşaltan tipte ise kişi düzenli olarak tıkınırcasına yeme davranışlarının yanında kendini kusturarak, müshil (ishal yapıcı) ya da diüretik (idrar söktürücü) türü ilaçlar kullanarak zayıflamaktadır.

Önceleri balerinlik ya da mankenlik yapan genç kızlarda ve üst sosyoekonomik seviyede daha sık görülen bir hastalık iken son dönemlerde tüm sosyoekonomik sınıflar ve çok farklı meslekten kişiler arasında da yaygınlaşmaktadır.

“Anoreksi” kelimesi iştah kaybı anlamındadır ancak bu hastalığın son dönemlerine kadar kişilerde iştah problemlerinin asıl problem olmadığı bilinmelidir. Obsesif kompulsif bozukluk, depresif bozukluk ve anksiyete bozukluğu bu hastalarda sıklıkla rastlanılan diğer psikiyatrik problemlerdir. Kompulsif hırsızlık davranışları da görülebilir.

Hastalığın gidişi oldukça değişkendir. Kendiliğinden iyileşmeden tutunda her türlü psikiyatrik yada tıbbi müdahaleye rağmen hastanın kaybedildiği durumlara kadar değişken gidiş şekilleri vardır. Hastada daha az inkar daha az immatürite ve gelişmiş özgüven varlığı iyi sonuç göstergelerindendir.

Anoreksiya nevroza da karmaşık psikolojik v e medikal belirtileri bireysel ve aile terapileri ile gereğinde hospitalizasyon ile tedavi etmek gerekli olabilmektedir. İlaç tedavisinde tüm belirtilerde etkili olabilen bir tedavi olmasa da siproheptadin ve amitriptilin’in faydalı olduğuna dair yayınlar vardır.

BULUMİA NERVOZA

Anoreksiya nervozadan daha sıktır. Denetiminin yitirilmiş olduğu duygusunun eşlik ettiği yineleyen büyük miktarlardaki yeme atakları mevcuttur. Tıkınırcasına yemek yeme ataklarını ancak toplumsal bir müdahale, karın ağrısı yada bulantı ancak sonlandırmaktadır. Sıklıkla buna suçluluk ve kendinden iğrenme duygusu eşlik eder. Kişide ayrıca kilo alımını önlemek amacı ile yineleyici olarak kendisinin yol açtığı kusmalar, laksatif yada  diüretik grubu ilaç kullanımı vardır.Bu atakların dışında hiç yemek yememe yada aşırı derecede egzersiz yapmaya çalışma gibi davranışlarda görülebilir.

Kadınlarda erkeklerden daha sık olarak görülür anoreksiya ya göre daha geç başlangıçlıdır. Anoreksiya gibi düşük kioda olma zorunlulukları yoktur normal kiloda yada şişman kişilerde de bulumia var olabilmektedir.

Seratonin ve norepinefrin tedavilerinden fayda görmeleri sebebi ile nedensel olarak bu nörotransmitterlerin eksikliğinin söz konusu olduğunu iddia edenler vardır. Bulumik hastaların anne ve babalarının ihmalci ve reddedici davranışlar ile çocuklarını büyüttüklerine dair yayınlarnedensellik anlamında önemlidir. Yaşam öyküsünde cinsel taciz sık rastlanan bir başka durumdur.

Depresyon anoreksiya hastalarında olduğu gibi bulumia hastalarında da en sık birlikte görülen diğer psikiyatrik hastalıktır. Alkol bağımlılığı ve emosyonel (duygusal) dengesizlik diğer sık görülen psikiyatrik problemler olarak sayılabilir.

Cinsel olarak aktif olmaları anorektiklerden ayrılan bir diğer özellikleridir.  

Hastalığın gidişi ile ilgiliyapılan çalışmalar anoreksiya ya göre daha yüz güldürücüdür. Kısa dönemde %50 nin üzerinde kusma ataklarının düzeldiği ve bu iyilik halinin 5 yıllık izlemle de tekrarlamadığını ifade eden çalışmalar vardır. Bulumia genellikle alevlenmeler ve sönmeler ile giden kronik seyirli bir hastalıktır.

Komplike olmayan bulumia hastalarının genellikle haasaneye yatırılması gerekmez. Buna rağmen psikoterapileri uzun süreli ve fırtınalı olabilir. Davranışçı kognitif psikoterapiler cesaret vericidir. İmipramin ve trazodon gibi antidepresanlar tedavide etkili bulunmuştur. Lityum ve karbamezapin tedavilerinin iyi sonuç verdiğide yayın edilmiştir.

Gerektiğinde aile terapileri de tevdide kullanılması gereken bir diğer tedavi yöntemidir.

Kendinizde ya da yakınınızda yukarıdakine benzer problemlerin var olduğunu düşünüyorsanız lütfen Psikiyatri uzmanından yarım isteyiniz.